Eylüldü.Dalından kopan yapraklarınSararan yanlarına yazdım adınıSahte bir gülüşten ibarettin oysa.Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu Eylül ayrılık ayı, hasret ayı. Bana neden böyle kelimeleri kullanmıyoruz demiştin sana Yunus Emre şiirini okuyunca, Eylül ayı firkatzadenin ayıdır. Kime kim aşk vurdu okGussa ile kaygı yokFeryat ile ahı çokFirkatli nesnedir aşk Sevdiğinden ayrı kalmaktır firkat, sevgiliye duyulan hicran. Sevenlerin birbirlerinden ayrılmasından doğan ayrılık acısını ifade eder. Bir baharda görüşeceğiz sevdiğim seninle. O bahar gelip geçmeyecek bensiz. Soğuktan sokulacaksın yamacıma. Eylüldü.Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımızAdımlarımızın kısalığı bundandıBundandı gözlerimin durgunluğu.Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,Ellerin kadar ıssız,Sen kadar zamansız molalar veriyordumVe çocuksu bir bencillikti hüznümüz. Ben seninle…
Browsing: Cosette
Sonsuzluğa giden Voyager 1 ve 2 uzay araçlarının üzerinde 55 dilde kaydedilmiş selamlaşma vardır. Türkçe olarak da “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız. Sabah şerifleriniz hayr’olsun” kaydı var. Sonsuzluğa gidecek bir şey yazmak isteseydin, ne yazardın? Birini seviyorsan gerçekten severdin, verecek başka hiçbir şeyin yoksa bile sevgin yeterdi. 1984 kitabının sonu gibi olmasın sonumuz; “En iyi kitaplar insana zaten bildiklerini söyleyen kitaplardır.” Tüm korkularımı seni kaybetme korkusunun arkasında tutuyorum. Hiçbir korkum seni kaybetmenin ötesine geçemez. Yaşamın kendisi acı çekmenin üzerinde kurulmuştur. “İnsan, bu dünyaya ağlayarak gelir, yeterince ağladıktan sonra da ölüp gider”. Ağladığın anlarda başını koyacağın omzu aramaktır yaşamın amacı. Ağlamak sana…
Seninle yan yana otururken kenarda sessizce bizi izleyen bir kelebektim ben, yaramaz bir çocuk gibi benim fotoğrafımı çekmeye çalışan kendimden kaçtım, aslında tüm isteği senin o desenini çok beğendiğin kelebeği her isteğinde görmeni sağlamaktı, bunun bir parçası olabilmekti. Edward Lorenz, kaos teorisi çalışmalarında ondalık değişimlerin bile olaylar üzerindeki etkisinin süreç ilerledikçe öngörülemez noktalara varabileceğini, geleceğin tahmin edilmesi konusunda kesinlik olmayacağını söylemişti. Aynı başlangıç hareketine sahip iki kollu sarkaç çalışmasında, sarkaçlardan birinde gerçekleşen küçük bir değişim, tüm benzerliği ortadan kaldırıyordu. Lorenz’in bu çalışması daha sonrasında birçok bilim dalı üzerinde yapılacak çalışmalar için de öncü olmuştu, evrenin düzeninin kaos olduğu, düzensizlik içindeki…
Carl Sagan bir sözünde şunları söyler; dişlerindeki kalsiyum, kanındaki demir, elmalı turtandaki karbon hepsi bir zamanlar uzakta bir yıldıza aitti. Çok uzun zaman önce dünyaya geldiler, şekil değiştirdiler, bazen bir balık, bir bitki, bir meyve oldular. Dişlerindeki kalsiyum acaba kaç kez şekil değiştirdi, ilk olarak nasıl ulaştı bu dünyaya? Seni oluşturan atomlar, hücrelerin, kimyasal yapın, bedenini oluşturan parçacıklar mükemmel olan düzeni mi yakalamaya çalıştı? Senin bu mükemmelliğini kaç kişi Carl Sagan’ın düşüncelerinde bulacak? Kaçı seni sevmeyi bir süpernova olmak gibi tanımlayacak? Seninle bu gece aya uçmak isterdim. Kim bilir onu dünyadan koparan büyük çarpışmadan arda kalan ve zayıf kütleçekimi nedeniyle…
Seninle uzun zaman önce ilk defa ingilizce çalışıyorduk, sen okuyordun ve ben seni dinliyordum, bir anlığına durup, neden insanlar için çabaladığımı, beni meşgul edip etmediğini sordun. Başka hayatlara dokundukça varoluşumuz anlam kazanır. Benliğini sadece başka insanın kalbinde bulabilirsin. Kalbinde bir varoluş arıyordum, bana arayışımı hatırlattın. O an seninle olmak istememin tek sebebi sadece bu arayış değil, seninle olmayı istemek olduğunu farkettim. Göz pınarlarında donup kalır hayallerin Planların, kaçışın, kurtuluşun Ve deler sevgi dolu yüreğini Sevgi bilmeyen bir kurşun. İnsan ne için yaşar? Her ulaştığımız hedeften sonra yeni hedefler koyarız önümüze. Hatırlar mısın, her gün sabah kalkıp okula gitmek öylesine zor…
Evliliğe dair ilk kayıtlar, 5000 yıl öncesine aittir, yaşadığımız topraklarda, Mezopotamya’da olmuştur. Bugüne kadar yaşamış ve yaşıyor olan 110 milyar kişiyi düşünüyorum, aralarındaki en iyi evliliğe sahip kişi olmak için ne yapmalıyım? Aşık olacağımız kişiyi seçerken eğer aşkla başladıysak, beklentilerimiz olacaktır. Görücü usulü evliliklerde beklenti daha düşüktür. Aşk evliliğinde beklentiler zamanla mutluluğu azaltabilir. Görücü usulü bir evlilikte aileler çiftlerin arkasında dururken, aşk evliliğinde tam da olması gerektiği gibi aileler genelde sorun çıkarır, çiftler seçim yaptıkları kişi ile karşılarına çıkan problemleri çözerler. Güven ve bağlılık aşk evliliğinin sürdürülmesindeki temel iki noktadır. En iyi evliliğe sahip olan kişinin hayatında hiç yalan olmazdı…
Bir aşkı kaç yalan bitirir? Sana doğrudan gelme şansım olsaydı seni sevemezdim. Engellerinle savaştığım için sana aşık olmalıyım. Tüm o çabanın sonunda birbirimize sarıldığımız o an, zaman duruyor. Bana alışmaya başladığın an mı aşık olmadığını anlarsın yoksa bana aşık olmadığını anladığında mı alışırsın? İşin öyle ya da böyle alışmakla kötü bir ilişkisi olduğu söylenebilir. Sana bir sokak kaldırımında evlilik teklifi eden kişi bensem, gerçekten o kaldırımı anlamlı kılan şey benim teklifim olmaz mıydı? Bir gemide yapılan evlilik teklifinde, gemiyi kaldırımdan daha değerli kılan anlayış nedir? Her ikisi de malzemenin farklı çeşitleri değil midir? Onlara anlam yükleyenler bizleriz. Bir nesneye anlamı…
Ne kadar şakacı olursam olayım, bir gün sana son bir dakikamız kaldı dediğimde beni ciddiye almalısın. Son bir dakikamızda ne yapmak isterdin? dudaklarıma yapışsan da bana sımsıkı sarılsan da kokunu çekebildiğin kadar derine çeksen de aklında hep bir eksiklik kalacak. Biliyor musun, hep o son bir dakikayı yaşıyoruz seninle. Herkes aşık olmak ister, herkes prensini ya da prensesini arar, peki biz prens miyiz ki bir prensesi hak etmiş olalım? Bir süper yeteneği olan kişi şu an bunu diğer insanlara söylemezdi, insanlardan kendini gizleyen kahramanımız, doğru kişinin onu bulmasını beklerdi. Yeteneği yüzünden sevilmektense yalnızlığı tercih ederdi, ki yalnızlık seçim değil kaderdir.…
Seni özlüyorum. Sana seni anlatmaya çalışmak bu dilde ne kadar zormuş. Bazen hissettiğim şeyler için bir seviye bulmaya çalışıyorum. Acı kelimesini genelde çok, biraz, azıcık gibi sıfatlar ile birlikte kullanırız. Şu an bu kelimenin yanında kullanacağım her sıfat hissettiğim duygunun seviyesini aşağı çekiyor, en saf haliyle bu duyguyu yaşadığım kişi sensin, sadece acı. Seni bekliyorum. Geleceğini beklemek, burada, bu şehirde çok zor. Yaşadığımız yere sevdiğimiz insanlarla anlamlar yükleriz, şehir o kişiyle bütünleşir. Uzun süre sonra o şehre tekrar gelince aklımıza aşık olduğumuz kişi gelir. En çok küçük detaylarda onsuz kalmayı anlarız. En saf haliyle özlüyorum, sadece özlemek. Seni arıyorum. Her…
Sana seninle yaşayacağımız son günlerimiz bunlar deseydim, ertelediğin ve bir gün olacak diye beklediğin ne varsa hemen yapmak isterdin. Sabırsızlık dolu cümlelerinle peşimden koşardın. Sevdiği insanı kaybeden kimse son günleri olduğunu bilmiyordu, peki sen neden bu kadar eminsin daha günlerimiz olduğuna? Sona yaklaştığını belli eden bazı işaretler vardır. Örneğin büyük bir dondurma aldın ve yiyorsun, dondurmanın sonuna doğru artık yeme isteğin iyice azalmış olacaktır, bu durumda doygunluğa ulaşmak bir işarettir. Eğer dondurmanın tadı güzel ve miktarı az ise o halde yine almak istersin, o zaman yaşanan şeye verdiğimiz değer de daha bir son olmadığını ifade eder. Yaşlı birisi sona yaklaştığında…