Merhaba, sana sonsuz bir zamanın sonsuz küçüklükte bir anından sesleniyorum. Cümlelerim senin yaşadığın zamanda, her geçen gün, her geçen dakika daha da değer kazanacak. Bu güvenebileceğin yegâne şey, tek yolun ve her zaman kazanacağın seçenek, elbette bu bir yatırım tavsiyesi değildir.
Şu anın büyüsüne kapılmış, hedonist, bireysel, bencil ve bağımlı tüm insanlar benim düşmanım. Fedakârlık kısıtlı ömürlerinde hep geri plandadır bu insanlar için. Onlara göre; sevgi bir markadan ibaret, aşk sadece bir meta, ölüm altı boşaltılmış ve anlamsız, anlam ise anlamını çoktan yitirmiş, ebediyete varmanın yolunu hazlarının peşinden gitmek sanan, mutluluğun ise tüketmekten geçtiğine inanan, yanılmış, aldatılmışlar ve gözleri kör, tenleri toprak olmuş milyarlarcası gibiler.
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.
-Yunus Emre
Bir bitkiye sürekli bağırdığında bunun ona zarar verdiğini farkettiğin an, kararını değiştirmek için geç kalınmış bir zamandır. O kadar uzun süre ona bağırmışsındır ki artık ona güzel söz söylemek geri getirmeyecektir. Peki ya ona bağırmanın yanlış bir karar olduğunu nasıl anlardın?
İnsan hata yapmak üzere yaşar ve ölene dek hataları devam eder. Nasıl ki paramız azaldığında onu daha dikkatli harcarız, zamanımız azaldığında, zamanın değeri arttığında, değer vermemiz gereken şeyleri daha iyi anlarız. Bunu anlayana kadar tüm zamanımız biter, hatalar ile dolar yaşamımız.
Kaybetmekten korktuğun, onunla son anlarını yaşadığını düşündüğün bir güle bağıramazsın, onu ele avuca sığdıramaz, en güzel sözleri söylersin, ona hayranlıkla bakarsın. Sesini yükseltmeyi bile göze alamaz, bir anlık hata yapsan ona karşı, bin bir defa özürler dilersin, aman bükülmesin boynu diye.
Bir güle bağırmamış olmanın değerini anı yaşayan insanların anlaması mümkün değildir, onlar için yarın yokmuşçasına yaşamak değerlidir, bu durum çelişkilidir, çünkü hep bir yarın olur, geriye dönüp baktıklarında sadece tükettikleri ile övünebilirler. Onlar için bir nesnenin değeri o an onları mutlu ettikleri kadardır, bir kalemin, bir defterin, bir eşyanın, bir evin, bir sokağın, bir bisikletin ve bir arabanın tüm anlamı o anda onlara verdikleri kadar değerlidir. Bir araba sorunluysa ondan kurtulmalı, satmalı, çöpe atmalı ve anlamsız yaşamlarına değer kazandırmaktan kaçınmalı. Son model bir arabadan etkilenirler ama asla sorunlarla dolu bir arabanın manevi değerini anlama cesaretleri olmaz.
Bir gün hayatının en acı ama en mutlu zamanlarının çekici üzerindeki gittiğin, gecenin bir körü birbirimize sarıldığımız, bir toprak yokuşta kaldığımız, dinlenme tesislerinde birlikte arka koltukta uyuduğumuz bir arabaya ait olduğunu anlayacaksın. Tüm bunları son model, arızasız, konforlu ve pahalı arabandayken anlayacaksın, anlayacağız.
Bugün, hiç sevemeyeceklerin, zevk düşkünlerinin, hayatın anlamını keşfedemeyenlerin olsun, gelecek münzevi aşıklara kalsın. Tarih hiçbir zaman onları yazmayacaktır. Tüm tutkusu için, bir defa verilen hayat ödülünü feda edenler hatırlanacaktır.
Anlam; her gördüğü dondurmayı yiyenler değil, sevdiği için ölene kadar dondurma yemeyenlerdedir. İnsanı, hayvandan ayıran bu davranışıdır, hayvanlar aşık olmaz, onlar da zevk düşkünleri gibi anı yaşar. Bir hayvanın karnı acıktığında yemek yer. Bugün meşhur olmayı, sevilmeyi, mutlu olmayı, çok para kazanıp çok harcamayı düşünmek de hayvan gibi düşünenler içindir.
Mutlu insanlar, daima tutkularının peşinde ömrünü harcayanlar olmuştur.
Şimdiki zaman onlara ait olabilir, ama gelecek, ki ben hep bunun için çalıştım, bana ait.”
-Nikola Tesla
Gelme diyorsun
-Ümit Yaşar Oğuzcan
Bu gel demektir
Birazdan güneş doğacak
Dolu dizgin atlılar geçecek yüreğimden
Seni düşüneceğim
Gümüş mahmuzların parlaklığında
Yağmur nal izlerini örtmeden
Sana geleceğim
Bekle beni